Bir ölümlü olan Sisifos (Σίσυφος);
Tanrılara her seferinde kafa tutmaktan geri durmamış akıl ve kurnazlığıyla
onlara canlarından bezdirmişti. Ölümsüz Homeros (Όμηρος) bile Odiseus
adlı destanında ondan gururla söz etmektedir.
Korintos kentinin kurucusu ve ilk
kralı olan Sisifos, şehirde iki liman kurmuş ve bu limanlardaki güçlü ve büyük gemi filosuyla
krallığını Akdeniz’in zengin krallıklarından biri haline getirmişti. Ülkenin
zenginliği gibi, Sisifos’un aklı ve kurnazlığı da dilden dile dolaşmaktaydı.
Bu söylencelerin birinde, zamanında
Attika’da yaşayan Autolikos (Αυτόλυκος) isminde adında, bir sığır
hırsızı bulunmaktaydı, bu pervasız hırsız, kralların bile sürülerini çalmakla
nam salmıştı. Bir gün bu hırsız Kral Sisifos’un da sürülerini çalar. Ancak
Sisifos tedbirli ve zeki bir kral olduğundan hayvanlarının tırnaklarına önceden kızgın
demir ile kendi ismini yazmıştı. Böylelikle hem hırsızı yakaladı, hem de
sürüsünü geri aldı.
Tüm bunlar olurken hırsız
Autolikos’un kızı Attika kralı Leartes’le evlenme arifesindeydi, Sisifos bundan
bir gün önce gelinin kalbini çelerek gerdeğe girdi. Bir çocukları oldu ve
çocuğa Odiseus adını verdiler. Odiseus’un büyüdüğünde zorlamayla da olsa Troya
savaşına katıldı ve tıpkı babası gibi kurnazca bir buluşla şehrin ele
geçirilmesi için büyük tahta bir at yapılması ve içine asker doldurulması fikrini
ortaya attı. Savaş sonrası onun bu hikayesi ve kurnazlığı tıpkı babasınınki
gibi efsaneleşecektir.
Bir gün çapkınlığıyla nam salmış Yunan
tanrısı Zeus, Irmak Tanrısı Asopos’un (Ασωπός) kızı Aygina’yı (Αυγινά)
elde edebilmek amacıyla bir kartal görünümüne bürünür ve Aygina’yı kanatlarına
alıp kaçırır bu sırada orada bulunan Sisifos olaya tanık olur. Irmak Tanrısı
sinirli bir şekilde kızını ararken Sisifos ona Korintos’un kurak surlarında bir tatlı su kaynağı yaratması karşılığında, kızının yerini kendisine söyleyeceğini
bildirir. Asopos bu koşulu kabul edilince de kızının Zeus tarafından kaçırıldığını
söyler. Bunun üzerine Irmak Tanrısı iyice öfkelenir, kabarır, taşar bunun sonucu
tüm tarımsal alanlar su altında kalır.
Zeus Sisifos’un bu gammazcılığına
çok kızar ve Ölüm Tanrısı Thanatos’a (Θάνατος) onu zincire vurup bir
mağaraya hapsetmesini emreder. Ama Sisifos o kadar kolay lokma değildir bir
punduna getirip Ölüm Tanrısı’nı yakalar ve bu sefer Sisifos Ölüm Tanrısı’nı
mağaraya bağlar. Thanatos'un mağaraya kapatılmasıyla artık insanlar ölmezler. Yer altındaki Öte Dünya Tanrısı
Hades bundan şikâyetçi olup, durumu Zeus’a bildirir. Sisifos’un tanrılara böyle kafa
tutması ve tüm bunlara rağmen ülkesini bolluk ve refah içerisinde yönetmesi Zeus’u iyice çıldırtır.
İlk iş olarak Sisifos tarafından mağaraya
kapatılmış olan Ölüm Tanrısı Thanatos’u kurtarır. Sonra Sisifos’un canını
alması ve ağır bir ceza ile cehenneme gönderilmesini buyurur. Ölüm Tanrısı
Sisifos’u bulur. Sisifos, Thanatos’u görür görmez canını alacağını anlar ve kurnazca bir plan yapar. Hemen
karısına ölünce kendisi için kesinlikle cenaze töreni yapmamasını söyler.
Böylelikle Thanatos’un alel acele gelip canını aldığı bahanesiyle öbür dünyaya
çırılçıplak vaziyette gider. Yer altı Tanrısı Hades’e karısının kendisini öbür
dünyaya törensiz ve çırılçıplak gönderdiğini bunun utanç meselesi olduğunu
söyler ve karısından bunun hesabını sormak için 1-2 gün dünyaya geri dönmesi
gerektiğini yana yakına söyler. Bu konuda o kadar ısrarcı olur ki sonunda Hades’de
dayanamaz ve Sisifos'u 1-2 günlüğüne yeryüzüne gönderir.
Ama Sisifos’un yeryüzünden ve
karısından ayrılmaya hiç niyeti yoktur. Ancak tekrar yer altına götürülür ve bu sefer
cezası da çok ağır olur. Buna göre Sisifos; Çok ağır bir kayayı yuvarlayarak bir
dağın tepesine kadar ittirecektir ancak her seferinde dağın zirvesine
geldiğinde bu devasa kaya elinden kaymakta ve en aşağı kadar tekrar
yuvarlanmakta ve bu dağa çıkartma süreci tekrar başlamaktadır. Bu ceza sonsuza
kadar sürecektir.
Odiseus kendi adını taşıyan destanında Sisifos’un kaderini şöyle dile getirir.
Sisifos’u gördüm işkenceler
çekerken;
Yakalamış iki avucuyla kocaman
bir kayayı,
Ha bire itiyordu onu bir
tepeye doğru
İşte kaya tepeye vardı
varacak, işte tamam,
Ama tam tepeye varmasına bir
parmak kala,
Bir güç itiyordu onu tepeden
gerisin geri,
Aşağılara yuvarlanıyordu,
Baş belası kaya,
O da yeniden itiyordu kayayı,
tekmil kaslarını gere gere
Kopan toz toprak ha bire
aşarken başının üstünden,
O da durmadan itiyordu kayayı,
kan ter içinde.
Ünlü Fransız yazar Albert Camus;
“Sisifos Efsanesi” adlı eserinde, bu isyankâr kahramanı “anlamsızlık” temasının
bir simgesi olarak görür. Sonsuza kadar sürecek bu cezaya çarptırılmasına
rağmen yine de mutlu olduğunu ifade eder. Çünkü Tanrılara meydan okumuştur ve
bu yaptığının da bilincindedir
.
Aslında Sisifos; göstermiş olduğu
bu inanılmaz dirençle bu anlamsız ve haksız cezayı bir gün mutlaka yeneceğini
ümit ediyordu. Tıpkı haksız kaderinin bilincine varıp direnen bütün insanlar
gibi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder